Pazartesi, Ekim 23, 2006
Gaste
Şimdi efendim, nedir Amerikan Sineması'nda "gazete"nin yeri? Hepimiz biliriz. Arşive gidilir, 45 yıl önceki bir olay (genelde cinayet) hakkında gazeteler taranır. Tarama elbette sonuç verecektir. Neden? Sanmayın ki bu başarıyı, kahramanımızın üstün dikkati ve becerisine borçluyuz... Bu muvaffakiyetin tek bir sebebi vardır: Amerikan gazeteleri -ya da en azından, filmlerdeki Amerikan gazeteleri-, "haber verme" amacını ikinci plana itmişlerdir. Esas amaçları, "45 yıl sonra olması muhtemel bir cinayetin çözümüne yardımcı olmak"tır.Sırf bu amaçla, olmayacak ayrıntılar manşete taşınır.

Temsil; 45 yıl önce Gardenville Lisesi'nde bir olay yaşanmıştır. Sapığın biri, okula dalmış; dördü erkek olmak üzere toplam 17 öğrenciye tecavüz etmiş; daha sonra 74 öğrenciyi yakarak öldürmüştür. Filmdeki gazetemiz, olaydan şu şekilde bahseder manşetinde:

"GARDENVILLE LİSESİ OLAYI'NDA ŞOK GELİŞME"
Gardenville neresidir? Benim az önce kafadan uydurduğum ve uydururken, "kesin böyle bir yer vardır." dediğim bir Amerikan banliyösü... Google'dan baktım, gerçekten varmış. Baltimore dolaylarında bir yer...

Eee!... Ee'si şu: Bu olayın Gardenville Lisesi'nde olması neyi değiştirir? Gardenville Lisesi, memleketin en prestijli okullarından biri midir? Veya Gardenville mahallesi çok mu önemli bir mahalledir? Yoo!... Ortalama bir banliyö ve ortalama bir lisedir mevzuubahis olan...

Peki bir gazeteci, okurun ilgisini çekmeyecek, vuruculuğu arttırmayacak sıradan bir ayrıntıyı, neden bu kadar öne çıkarır? O haberin başlığı böyle mi olmalıdır? Olaya "Gardenville Lisesi Olayı" adı mı konmalıdır gerçekten?

Yazsana "Okulda Vahşet" diye. Yazsana "Küçük Stanley'in Ailesi Kan Ağlıyor" diye. Yazsana "Bakan Bey, Yavrucaklarımızın Hesabını Kim Verecek?" diye... Ama yoook... 45 yıl sonra bir cinayet aydınlatılacak olsa, aydınlatacak kişi zorluk çeker. Kim sallar gazeteyi, tirajı? Maksat, cinayet aydınlansın...

Elbette "tiraj kaygısı" ile kıyaslayınca, daha ulvi bir amaç gibi gözüküyor. Ama her haberin 45'inci sene-i devriyesine, o haberle ilgili bir cinayet takabül edemez ki... Gazete, günlük tüketilen bir malzemedir arkadaş. Maksat, okurun ilgisini çekmek ve o gün, o olaydan haberdar olmasını sağlamaktır. Sen bugünü düşünmek zorundasın. Neden doğru dürüst başlık atmıyorsun haberine? İşine bak, arpana bak. Sana ne bu dünyanın gamından?

Bizim filmlerimizde "gazete"nin yeri ve önemi bellidir ve çok daha normal amaçlara hizmet eder. Birisinin başına bir şey gelmiştir. Bu olay da gazeteden öğrenilir. Bakın, ne kadar temiz ve "zorlama"dan uzak bir kullanım...

Küçük Bey gece aleminde rezillik mi çıkardı? Baba sabah gazeteyi açar, "Armatör Semih Bey'in oğlu Vandal (Tolga Savacı), uyuşturucu aleminde coştukça coştu" gibisinden bir habere rastlar. "Vay eşşşoğleşek" diyip odunu kaptığı gibi oğlu olacak sıpanın yanına gider. Budur. Nettir olayımız bizim. Dolambaçlı yollara girmeyiz. "Gazete" kavramını da o dolambaçlı yollara yanımızda sürükleyip rezil etmeyiz.

Dikkat ettiyseniz gazete haberi "Şengül Pavyon Olayı'nda Tutuklama" gibisinden, abuk subuk ayrıntılarla sunulmamıştır. Her şey o gün okunup anlaşılmasına hizmet etmektedir.. Semih Bey'in oğlunu dövmek için 45 yıl beklemesine; gazete arşivine gidip, fotokopi çekmesine gerek yoktur. Zaten şimdi gitse Günaydın gazetesini nereden bulacak? Zamanında döver bebeyi.

Zaten, işte bu yüzden bizim filmlerimizde öyle sapıklıklara pek rastlanmaz. Gazetemiz gazeteliğini, okurumuz okurluğunu bilir. Aynı gün içinde verilen tepkilerle pek çok elim olayın önüne geçilir. Semih Bey, oğlunu o gün dövmese, çocuk akıllanmayacaktı. Daha çetrefilli, daha sapkın olaylara girişecekti ve belki Kasımpaşa Lisesi'ni basıp, dördü erkek olmak üzere toplam 17 öğrenciye tecavüz edecek; daha sonra 74 öğrenciyi yakarak öldürecekti. Ama olmadı. Küçük Bey zamanında dayağını yedi, oturdu aşağı. Yoksa bizim topraklarımız, sapık yetiştiremeyecek kadar verimsiz mi? İstese, elin gavurundan daha iyisini yetiştirir. Filmine de koyar. Zaten Semih Bey'in oğlu Vandal, isim itibariyle Amerika'lı akranlarından daha avantajlıdır. Fırsat verilse okul da basar, benzinci de soyar...

Gel gör ki, Türk gazetecisi kendi görevine yoğunlaşmıştır. Bu sayede 45 yıl sonraki cinayeti aydınlatmasına gerek kalmaz. Haberini yapar, 45 yıl sonra gerçekleşecek cinayet(ler)i önler.

Bu sayede filmimiz de gayet düzgün şeylerden bahsederek devam eder. Vandal uyuşturucuyu bırakmıştır. Artık yapacağı tek kötülük, hizmetçiyi hamile bırakmak olabilir. O durumda da en güzelinden arabesk bir dram izleriz. Hizmetçiyi Sibel Turnagöl oynuyorsa "mutlu"; Ceylan oynuyorsa "acı" sonla biter. Ohh! İşler ayna, çal çal oyna...

Velhasıl, Hollywood'u yiyip bitiren, Amerikan medyası olmuştur.
 
posted by barone at 9:26 ÖS | Permalink |


0 Comments: