Çarşamba, Kasım 21, 2007
Oluyo ya hani...
Meraba günlük. Naber kanka?

Ya böyle "içi dolu turşucuk" modeli adamlar oluyo. Hayattaki veya bir filmdeki ayrıntılardan falan bahsediyolar. Karı kız hasta oluyo bunlara. Hayır yani sırf karı kız meselesi de değil. Genel olarak bu herifleri dinliyo millet salak gibi. Mesela duruyo adam alakasız bi yerde "Eski ince Rotring'ler daha güzeldi. Cillop gibiydi onlar. Sonra Tikky diye çakma bi marka çıkıp taklitlerini yapmıştı." falan diyo. Tabi böyle değil. Biraz daha egsantrik bişeyler buluyo herif. İyi de ne alakası var ki amına koyum? Ama işte herkes mal gibi, sığır gibi, afedersin ama eşşoğleşeğin önde gideni gibi o herifi dinliyo. "Sikerim kardeşim, banane ya! Manyak mısın?" demiyo kimse. Hayır konu bir yerden açılır oraya gelir de söylersin. Öylesini ben de yaparım, normal bişey o. Ama bayram değil seyran değil, evden çıkmadan önce ayna karşısında prova yapmış gibi gelip birden bana Clementine'in kedisinden, Arı Maya'nın götünden, Genki'nin başından, yok efendim raflarına kitap sözlük neyim konulan eski çekyatlardan falan bahsediyo herif. Durup dururken kendiliğinden bu konuları açıyo sonra da sen sormuşsun veya karşılıklı sohbet ediyomuşsunuz gibi anlatmaya başlıyo. Karşı taraf tutar ne biliyim, "Babannemin evine gittim eski radyosu hala duruyo. Acayip nostalcik oldum." falan der. Mevzu, eski evlere eski eşyalara falan gelir... O zaman dersin "Böyle böyle çekyatlar vardı, "gırgır" denen pratik süpürgemsi şeyler vardı. Şöyleydi güzeldi böyle şahaneydi. Vırrıktı cırrıktı..."

"Selamın aleyküm" diyosun adam başlıyo Kütahya Porselen'in 1970 yılı tasarımlarından. Vay efendim bunlar artık sadece komşuya yemek götürülürken kullanılıyormuş. Çünkü geçen zaman içinde bisürü tabak kırılıp takım bozulmuş. Modası da geçtiği için konu komşuya yemek götürülürken "kırılsa da bişey olmaz" düşüncesiyle bu tabaklar kullanılıyomuş.... Biliyoz amına koyum. Uzaydan gelmedik ya. Yani hoş şeyler bunlar elbette. Konuşursun bahsedersin falan da böyle konu açılmamış komşu açılmamış... Yapmacık oluyo. Hiç hoş olmuyo. Vallaha ha.

Ha, nedir? Ben de bu yazdıklarımla sana aynı şeyi yaptım. Birden bire geldim böyle sikindirik bi konudan bahsetmeye başladım. Ama senin işin bu, misyonun bu be günlük... Yani birisi bana da böyle bir görev verseydi, "şu dallamaların hezeyanlarını dinleyeceksin" deseydi, o zaman ben de senin gibi sesimi çıkarmadan usul usul dinlerdim. Ama ben günlük değilim, bi bok değilim amına koyum... Hayır yani senin işini küçümsediğim için demiyom. Yanlış anlama. Ama hayattaki görevlerimiz farklı yani. Senin de bunu kabul etmen lazım...
 
posted by barone at 4:44 ÖS | Permalink |


0 Comments: